cevak-info / Cevdet Akburu
  *BİLİMSEL HABERLER
 

KÖRLÜKTEN KURTARAN GEN TEDAVİSİ

İngiltere’de Oxford Üniversitesi körlüğe karşı büyük bir zafer kazandı. Uyguladıkları bir gen terapisi sayesinde “Koroideremi” adı verilen ve kişinin yavaş yavaş körleşmesine neden olan bir göz hastalığının önüne geçilmeye başlandı. Koroideremi gözdeki genlerin yavaş yavaş hastalanmalarına ve retinadaki renk hücrelerinin ölümüne yol açıyor. Hücresiz kalan retina daralıyor ve görme duyusu kayboluyor.

Terapi sayesinde gözdeki bozuk gen yenisi ile değiştiriliyor.

Ameliyat sırasında gensel tedaviyi ihtiva eden virüsü göze enjekte etmeden önce hastanın retinası kaldırılıyor:

Prof. Robert Maclaren:
“Koroideremi geni REP1 adı verilen bir proteinin üretiminde önemli bir role sahip. Retinada bu proteinden yeteri kadar bulunmadığında hücreler yavaş yavaş ölüyor. Hastalarda bir tünel görüşü oluşuyor. Bu tünel gittikçe darlaşıyor ve sonunda yok oluyor. Gen terapisi ise eksik geni taşımayı sağlayacak bir virüsü kullanarak bu hücrelere protein takviyesi yapmayı hedefliyor.”

Bugüne kadar araştırmacılar 9 hasta üzerinde deneyler yaptı.

Toby Stroh ve Jonathan Wyatt bu sürece katılan hastalardan ikisi. Tahminlere göre hastalığa her 50 bin kişide bir rastlanıyor. Fakat halk arasında ‘Tavuk Karası’ ya da ‘Gece Körlüğü’ olarak bilinen ve dünyada yüz binlerce kişinin etkilendiği “Retinitis Pigmentosa” adlı hastalığa karşı da yöntemin kullanılabilmesi söz konusu. Stroh ve Wyatt terapiden beri görüşlerinde bir iyileşme olduğundan emin:

Toby Stroh:
“Bu denemenin sonucunda, görmeye devam edebileceğimi işaret eden çok somut ve gerçekçi bir umut doğdu. Bu bile çok büyük bir ilerleme. Ayrıca hayata bakış şeklimde şimdiden çok büyük bir değişim oldu.”

Jonathan Wyatt:
“Bir büyüteç olmadan I Pad’den istediğim şeyi okuyabilmem bile muhteşem.”

Bilim insanları, körlüğün yenildiğini söylemek için çok erken olduğu konusunda uyarıyor. Fakat deneye katılan hastaların görmelerindeki ilerleme iki yıldır devam ediyor ve bu süreçte hiçbir yan etkiye de rastlanmamış durumda.

İngiltere’den Avustralya’ya uzanıyoruz.

Tazmanya’da bilim insanları, alıcı yerleştirdikleri arıların davranışlarını daha iyi anlayacak ve türün neden soyunun kuruduğuna yanıt getirecek bir proje üzerinde çalışıyor.

İzleme projesi, Commonwealth Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Organizasyonu (CSIRO), Tazmanya Üniversitesi, arı ve meyve üreticileri ile ortaklaşa yürütülüyor.Bu sayede bal arılarının polen yaymasının ve üretiminin iyileştirilmesi hedefleniyor.

Araştırmacı Paulo de Souza (CSIRO):
“Arılar sıcağa karşı çok hassas. Bu yüzden onları laboratuvara getiriyoruz. Vücut sıcaklıklarını düşürüp, uyurlarken alıcı yerleştiriyoruz.”

Araştırmacılar 5 miligram ağırlığındaki alıcıların, nektar ve polen taşıyan bir arıyı rahatsız etmediğini belirtiyor. Alıcıların arılara yapıştırılması çok hassas bir işlem olmasına rağmen çok kısa sürüyor.

Bu cihazlar, arıların hareketleri ve davranışları hakkında bilgi edinilmesini sağlıyor. Ayrıca zirai ilaçlara olan tepkileri ölçülüyor ve verimli bir üretim için gereken şartlar gözlemleniyor.

John Evans, meyve üreticisi:
“Nereye gittiklerini ilk defa tam olarak bilebiliyoruz. Çünkü geçmişte kovana girip çıkarken ne yaptıkları hakkında hiçbir fikrimiz yoktu.”

Projenin diğer bir hedefi de alıcıları bir milimetre boyutuna düşürerek meyve sinekleri ve sivrisinek gibi daha küçük türlere takılabilmelerini sağlamak.

 

Copyright © 2014 euronews

 



BİLİNÇSİZ ANTİBİYATİK KULLANIMI SAĞLIĞIMIZI GERİ DÖNÜLMEZ ŞEKİLDE İMHA EDİYOR

Yüksek ölçüde antibiyotik kullanımı vücut direncimizi düşürmenin yanı sıra bakterilerin de savunma mekanizmalarını güçlendiriyor. Antibiyotiğe karşı direnç geliştiren bakterilerin iyileştirilememesi nedeniyleAvrupa’da her yıl 25 bin kişi hayatını kaybediyor.

Özellikle hastanelerde çoğalan bu dirençli bakteriler, sağlığımızı tehdit ediyor. Doktorlarsa yakın zamanda tedavisi mümkün olmayan bakterilerin vücudumuza yerleşmesinden büyük endişe duyuyor.

Antibiyotik direncine karşı araştırmalar yapan Antwerp Üniversitesi Profesörü Herman Goosnens: “Aslında bakterilerde akıllı organizmalar, antibiyotiklere karşı ayakta kalmak için kendilerini geliştirip değişim gösteriyorlar’‘ sözleriyle konuya açıklık getirdi:

Bakteriler bir antibiyotiğe direnç gösterebilmek adına ilk etapta yapısını değiştirir. Böylece bakteriye nüfus edebilmesi için tek yolu olan ilaç görevinde başarıya ulaşamaz. İkinci strateji ise bakterilerin giriş kapılarını kapatmasıdır. Üçüncü olasılıkta, bir pompa sistemi ile ilacı yutması ve sonradan tükürmesidir. Son olarak, bakteri antibiyotiğe geçiş izin verebilir ancak daha sonra parçalama yeteneğine sahip enzimler üretir.

Farklı direnç stratejilerinde yetenekli hale gelen bakteriler için yeni etkili molekülleri bulmak çok önemli. Ölümcül bakterilerden biri olan ‘çok ilaca dirençli tüberküloz’, yönetimi zor ve tedavisi ile toplum sağlığını tehdit eden en önemli unsurlardan biri. Solunum yolu ile bulaşan bu hastalıkta, yakın temaslıların hastalık yönünden taranmaları, olguların erken bulunması ve yeni olguların ortaya çıkışının engellenmesi açısından çok önemli.

Bu tip tüberküloz vakalarına Belçika laboratuvarlarından yeni bir çözüm bulundu. İki araştırmacı doktor Jerome Guillemont ve Koen Andries tarafından geliştirilen ilaçta binlerce kimyasal denendi ve test aşaması yıllar aldı. Sonunda doktorlar Bedaquiline’i keşfettiler.

Koen Andries: “Bedaquilin çok özel bir antibiyotiktir. Bunun bakterinin enerji devrelerini kesen ilk antibiyotik olduğunu belirtmeliyim. Evet bakterinin gelişmesini engelleyerek dondurduğundan birkaç gün içinde bakterileri öldürüyor’‘ dedi.

Liege Üniversitesi doktorlarınca yapılan bir başka araştırmada Laktivicin isimli diğer bir antibiyotik de öne çıkıyor. Ancak Laktivicin’in içeriğinde mantar bulunuyor. 1980’lerde bulunan bu antibiyotik antibakteriyal bir bileşene sahip ancak insanlar üzerinde kullanımda zehirli olabiliyor.

İnsanlarda toksit oluşumu ortadan kaldırmak üzere çalışmalarına devam eden araştırmacılar Laktivicin’in akıllı bakterilere karşı iyi bir aday ilaç olduğunu belirtiyorlar. Profesör Galleni’ye göre amaç yeni antibiyotiklerin hızlı bir gelişme sağlamasına yardımcı olarak molekülleri ele geçirmek. Maalesef bakteriler antibiyotiklerimiz kadar güçlü, hatta yoğun antibiyotik kullanan kişilerde daha da dirençli.

Copyright © 2014 euronews

 
 

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol